İSLAM

Yoga mı namaz mı?

haber dinibülten
1065 Görüntüleme
17 Şubat 2019 11:46
Son Güncelleme: 17 Şubat 2019 11:46
Yoga mı namaz mı?

“Yoga eğitimi alarak bu konuda uzmanlaşan ünlü sunucu Ece Vahapoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurarak 2018-2019 eğitim öğretim yılında, Türkiye geneli resmi-özel tüm anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve dengi okul öğrencilerine yönelik, öğrencilere kendilerinin farkında olmalarını sağlamak, çocuklarda konsantrasyonu artırmak; arkadaşlığı, paylaşmayı ve sosyalliği artırmak, pedagojik oyun anlatımıyla yoga nefes egzersizleri yaptırmak amacıyla ücretsiz “Ece Vahapoğlu ile Çocuk Yogası” etkinliği düzenleme talebinde bulundu. Talebi değerlendiren Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü yoga etkinliğine izin verdi. Bakanlık Türkiye’deki tüm okullara yazı yollayarak bunu duyurdu."

Haberin aslı olmayabilir diye araştırdım, Bakanlığın yazısını da gördüm, aslı varmış.

 

2007 yılında bu konuda iki yazı yazmıştım. Yazma sebebimin biri katıldığım bir ilmi toplantı, diğeri de Amerikanlaşmış, Türkçeyi bile doğru düzgün konuşamayan bir doktorun ülkemize gelip yogayı tavsiye etmesi idi.

Diyanet İşleri Başkanlığımız 16-18 Kasım 2007 yılında “Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı” tertip etmiş, bu toplantıda “Dış kaynaklı dini akım ve öğretiler” genel başlığı altında “yoga terapileri, reiki, meditasyon, reenkarnasyon, satanizm vb.” konular tartışılmıştı.

Uzmanların açıklamalarından edindiğim kanaati yazıda şöyle ifade etmiştim:

Bu inanç, öğreti ve uygulamalar ya başka dinlere ait ritüellerin bir parçası, bir uzantısıdır veya dini olmasa da dinin ve ibadetin yerine ikame edilmek istenmektedir. Her iki durumda da dini hayatımız ve milli kültürümüz bakımından zararlıdır. Gençlerimizi ve yeterli bilgi sahibi olmayan yetişkinlerimizi bu cereyanların ve modaların kötü etkilerinden koruyabilmek için şu tedbirler alınmalıdır:

1. Bu konularda doğru bilginin bütün seviyelere uygun açıklamalarla yaygın hale getirilmesi. Bu tedbir çok önemlidir; çünkü ya ideolojik ve dini veya ekonomik amaçları bulunan bazı şahıs ve kuruluşlar, bütün bu konularda yanlış, yanıltıcı, ayartıcı bilgiler vermekte ısrar ediyorlar.

2. Hiç vakit geçirmeden isteyen herkese, her seviyede din eğitim ve öğretimi yapmanın sağlam kanalları açılmalı, engeller ortadan kaldırılmalıdır (Çok şükür engeller kısmen kaldırıldı ama gayret-i diniyyesi eksik veliler yüzünden bu öğretim beklenen sonucu vermiyor).

3. Manevi yoldan tedavi olmak, manevi gücü arttırmak, günlük hayatımızın stresini azaltmak veya gidermek, hayatımızdaki mana ve anlam boşluğunu doldurmak... için dinimiz ve geleneğimizde birçok sahih, faydalı, zararsız ve yan etkisiz tedbir, çare, usul ve yöntem vardır. Ehli ve erbabı olan kişiler ve kurumlar bunları halka anlatmalı, çareyi, aslı astarı olmayan ve mutlaka zararları da görülen yabancı uygulamalarda değil, kendi manevi hazinemizde aramanın ve bulmanın yolları gösterilmelidir…

4. Reenkarnasyon (tenasüh, ruh göçü) ilim, din ve tecrübe ile bağdaşmayan, ya tertiplere veya “tesadüfe, cinlerin etkisine, ortak şuur dışına (üstüne)...” gönderme yapılarak açıklanabilecek nadir olaylara dayanan bir inançtır ve İslam inancına aykırıdır. Müminler, bu inancı yaymak için çeşitli telkin araçlarını kullanan sahtekârlardan uzak durmalıdırlar.

“Yoga mı namaz mı?” başlıklı diğer yazımın sebebi o doktorun tavsiyesi idi”.

Pazar günü inşallah bu yazıyı ve Diyanet’in ilgili fetvasını paylaşacağım.

**********

Türkiye’de emsalinin eksik olmadığını sandığım -yurt dışında yaşayan ve neredeyse dilini bile unutmuş olan- bir doktor, medya sayesinde her yıl birkaç gün gündeme oturuyor; her gün gazetelerde okuduğumuz “sağlıklı yaşama” kurallarını, kendi buluşları gibi sunuyor, sonra bırakıp gidiyor.

Hayır, yaptıklarına itirazım yok, belki faydalı da oluyor, ama abartılacak bir tarafı yok.

Bir yazıya konu edinmemin sebebi ise “sağlıklı yaşama kuralları arasında” yer verdiği “her sabah on dakika yoga”dır.

Yoga bizim dinimize ve kültürümüze yabancı olan, Hindistan ve Uzak Doğu kültürüne ait olup son yıllarda bir moda gibi dünyaya yayılan bir rahatlama ve stres atma aracı, bir eksersizdir; üstelik masum da değildir, birçok yerde bir dinin misyonerlik aracı olarak kullanılmaktadır.

Yoga yapan zihnini boşaltıyor, ama eğer bunda muvaffak olabilirse -ki, oldukça zordur- yoga sonrasında hayata girince, olayların ve eşyanın izdihamı içinde bunalan insan ruhuna bir şey sunmuyor, bir rehberlik misyonu yok.

Buna karşı Müslümanların namazı var. Namaza duran Müslümanın ellerini kaldırması iki önemli faaliyetin sembolü: 1. Allah’tan başka her ne varsa onları arkaya atıyor, zihnini ve kalbini onlardan (mâ-sivâdan) boşaltıyor. 2. Mümin gaflete düştüğü için farkında olamadığı “her yerde hazır ve nazır olan Allah” ile beraber oluyor, gaflet gidiyor, zikir (O’nu anma, hatırlama, manevi beraberliği yaşama) şuuru geliyor. Yogada boşalma var, boşluk var; ama insan için güç, güven, huzur ve sevgi kaynağı olan Allah yok. Namazda hem mâsivadan boşalma, onun ağır yükünden kurtulma var, hem de tekrar normal dünya hayatına dönüldüğünde -muhtemelen bir sonraki namaza kadar- müminle beraber olacak, onu yalnız bırakmayacak, bunalımlarında, çaresizliklerinde, şaşırmalarında O’na rehber, güven ve huzur kaynağı olacak bir şuur var.

Namazın maddi hareketleri de hem yogadan daha anlamlı, hem daha zengindir.

Namaz süresince adım adım Allah’a yakınlaşan mümin bir noktadan itibaren miracı yaşamaya başlıyor ve oturarak okuduğu “tahiyyât” bölümünde âdeta Rabbi ile söyleşiyor; selam alıp veriyor, Hz. Peygamber’e (s.a.) nasip olan en büyük miracın hatıralarını anıyor, namazı sayesinde kendisine de nasip olan miracın mutluluğuna ve eğitici tesirine mazhar oluyor.

Namaz hakkıyla kılındığında o, insana ahlak eğitimi verir; kişiyi kötülük, günah, çirkinlik ve suçtan alıkoyar. Namazı hakkıyla kılmak kolay olmasa da onu devamlı kılarak mükemmeli yakalamaya gayret etmekten başka çare ve yol yoktur. Her ava çıkan avlanamaz, ama ava çıkmadan avlamak hiç mümkün değildir.

Bizim imanımızda ve kültürümüzde namaz gibi bir imkan var iken, onun yerini tutması mümkün olmayan yogayı -üstelik Müslümanlara- niçin tavsiye edelim?

Bu vesile ile Peygamberimizin (s.a.), sağlıklı yaşama ile yakından ilgili bulunan bazı tavsiyelerine yer verelim:

“Acıkmadan yemeyin, acele yemeyin, midenizi doldurmayın (yaklaşık üçte birini boş bırakın; yani dört birimle doyacaksanız bunun üçünü yiyin), haram yiyecek ve içeceklerden uzak durun, imkan bulursanız gün ortasından sonra bir süre (bir saat civarında) uyuyun, yine imkan buldukça oruç tutun. Dünya hayatının geçici, amaç değil, araç olduğunu unutmayın.” (24 Haziran 2007).

Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konudaki fetvası da şudur:

“Yoga, Hinduizm ve Budizm’de kişiye birtakım ilâhî bilgiler ve yetenekler kazandırarak, onun arınmasına ve hakikate ulaşmasına aracı olması amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Son yıllarda ülkemizde bedensel egzersiz ve psikolojik terapi faaliyetleri görünümünde yaygınlaşan yoga merkezlerinin önemli bir kısmı kendilerini bu dinlerden ayrıştırarak bağımsız yoga uygulayıcısı oldukları söylemiyle faaliyet göstermektedirler. Ancak yoganın dinî bir yönünün bulunmadığı ve zihinsel arınmayı amaçlayan alıştırmalar olduğu söylemi tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Hint dinlerinde yoga, dinî bir uygulama olarak varlığını sürdürmektedir. (“Brahmanizm”, DİA, VI, 331)

Buna göre bir Müslümanın, başka bir dinin inanç ve ibadetlerine dayandığını bilerek, yoga yapması uygun değildir.”

Şimdi okullarımızda seçmeli İslam dersleri var. Bu derslerin hocaları eğer liyakatli olur ve gerekli din eğitimini verirlerse örtülü misyonerliklere yer kalmayacaktır

 

Yorum Yazın

Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Dini Bülten hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.