CEMİYET VE ÜMMET
Tarihte ne kadar eskilere gidilirse gidilsin, ulaşılan sonuçlar insanın grup halinde ya da gruplar içinde yaşadığını göstermiştir. Bu grupların da az çok teşkilatlanmış oldukları, alışkanlıklara, geleneklere ve toplumsal inançlara sahip oldukları anlaşılmıştır.
Bugünkü sosyoloji; toplumu, insanların tabiat ile ilişkilerinin ve kendi aralarındaki ilişkilerin bir bütünü olarak tarif etmektedir. Ve bu münasebetler bütünü bir yapıda biçimlenmiştir ki, buna toplumsal yapı, yani cemiyet denir.
İnsanoğlu ömrünü doğumundan ölümüne kadar bir cemiyetin üyesi olarak geçirmektedir. Bir cemiyette yaşamak demek, devamlı ve yaygın bir şekilde sosyal tesirin etkisinde kalmak demektir. Zira bir cemiyetin esas özelliği; birbirleriyle karşılıklı etki ve münasebetlerde bulunan insanların teşkilatlı bir tarzda bir arada toplanmış olmasıdır.
İslama göre cemiyeti meydana getiren kan ve ırk bağı değil,onu tek vücut ve kuvvet haline getiren inanç birliğidir. İbn-i Haldun’un dediği gibi; “cemiyetler de fertler gibi belli aşamalardan geçerek olgunlaşırlar. Cemiyetler de doğar, büyür, gelişir, duraklar ve ölürler. Her merhalenenin kendine has kanunları ve icapları vardır. Bu geçiş dönemleri, cemiyetler için en kritik dönemlerdir. “
Değişik dil ve kültürlerde insan topluluklarını gösteren toplum,millet,ırk, halk, kabile vs. gibi kelimelerin yerini alan ümmet, evrensel bir ruh ile doludur ve dinamik, inançlı, ideolojik bir toplumsal görünüş arzeder.
Ümmet kelimesi “ümm” kökünden gelir. Bunun; esas, temel, yol, niyet gibi anlamları vardır. Bu yüzden ümmet; ortak bir inancı ortak bir amacı paylaşan insanların ortak hedeflerine doğru birlikte yürümek niyeti ile ahenkli bir biçimde meydana getirdiği toplum demektir. Bu sorumluluğu ve ortak bir hedefe doğru yürümeyi esas almıştır. Bundan dolayı da “ideal islam toplumu” ümmet diye isimlendirilmiştir.
İslam; bünyesindeki sınıf ve tabakaların birbirlerini istismar etmeyeceği, bilakis insanlar arasında karşılıklı anlayış ve yardımlaşma duygularının hakim olacağı faziletli bir cemiyet ortaya koymak için v’az olunmuştur. Bu esasa göre islamda faziletli bir cemiyetin ilk işareti kötülükleri terk edip hayra yönelmiş faziletli bir kamuoyunun mevcut olmasıdır. Böylece fertleri iyi işlerde yardımlaşan ve kötü şeyleri terkeden insanlar haline getirir.
Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurur “siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız, çünkü siz (bir olan)Allah’a inanıyorsunuz” (Âl-İ İmran :110)
İslam’da sosyal dayanışmanın esası; bünyesinde yalnızca hayırların ortaya çıkacağı salih bir toplumun meydana gelmesi için mücadele içerisinde olmaktır. Rabbim nefsimizi ve neslimizi bu mücadeleden geri bırakmasın. (Amin)
Sezai ERDAL
Emekli Müftü
Yorum Yazın