Evvela (görüşlerini paylaşmasam da) her iki ilim adamına da saygılarımla...
Açıkçası büyük heyecanla beklenen ama golsüz biten ve kırmızı kartların havada uçuştuğu sıkıcı bir gs-fb derbisi gibiydi.
İlmi bir beklentim yoktu, öyle de oldu.
Program bir kapışma niteliğinde idi çünkü karşı tarafı alt etme üzerine kurulmuştu.
Tartışma sonunda ne taraflar ne yöneten ne de izleyenler mutlu oldu. Taraflar kendi görüşüne, izleyenler de sevdiklerine iman etmiş durumdalar.
Kapışmadan ilmi sonuç çıkmaz. Ancak söz düellosu ve muhatabı yaralama çıkar. Kötü olan bu tarz programlarla yaralananın İslam algısı olmasıdır.
Aralarında usul farklılığı olan iki kişinin tartışmasından hakikat beklemek safdilliktir.
Pek çok takipçisi ve öğrencisi olan iki hocanın kapışmada kimi hakaretamiz sözleri ve kendi benlerini öne çıkarma çabaları yakışmadı.
Sifil'de çoğu meslek dersi hocalarındaki iflah olmaz "sen ne bilirsin" havası ve karşıdakini imtihan ederek uyandırdığı istihzai tavır itici; hemen her rivayeti hadis-i nebi olarak savunma çabası tatmin edici olmaktan uzaktı.
Taslaman'ın felsefi derinliğine rağmen soru sormanın dışında, meramını ortaya koyacak bir şeyler söyleyememesi (ki bunda Sifil'in rakibi bozan presinin başarısı yadsınamaz) ve Temel İslam Bilimlerine yabancılığı "burada ne işin var" havası uyandırdı.
Kanaatimce "dağ fare doğurmuştur"
Böyle olunca da "Sabaha kadar burdayız" diye başlayan program ancak 01'e kadar sürebildi.
Son söz: İçte terör, dışta Suriye, Irak, Filistin gibi sorunlar milleti ve ümmeti tarumar etmişken, bu kapışma şık olmamıştır...
Yorum Yazın