Müftülük Makamı ve Müftîler

Ali Günaydın
1880 Görüntüleme
01 Nisan 2016 12:38
Son Güncelleme: 01 Nisan 2016 12:38

Bu başlıkta bir yazıyı “Câmiî’ler ve Dîn Görevlileri Haftası” münasebetiyle 2015 yılının Ekim ayının ilk haftası için gündeme getirmeyi düşünmüştüm. Ancak Yüce Yaratıcı’nın da bir hesabı varmış ki buna fırsat vermedi. Ancak önümüzde bir “Kutlu Doğum Haftası” var. Böylece yine de gündeme uygun bir yazı olacağını düşünüyorum.

Kulları üzerinde kahredici bir güç ve mutlak hâkimiyete sahip olan Zât-ı Zü’l Celâl tarafındanEyyûb (AS) vârî bir imtihana tâbî tutuldum. İki cerrâhî operasyon geçirdim… Sonsuz hamd’ü senâlar olsun şimdilik sağlık ve âfiyetteyim. Allâh (CC) cümlemiz ve tüm ehli îmânın hastalarına âcil şifalar, dertlerine devâlar, borçlarına da edâlar ihsân eylesin. O’nun izniyle tekrar aranızdayım. Bütün okurlarımı en kalbî hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Bu arada yakın zamanda Hakka yürüyen “DİB. Dîn Eğitimi Genel Müdürlüğü Eğitim Uzmanı Değerli Hemşehrim ve Pek Muhterem Dostum İbrahim ATAMAN Bey’i de rahmetle yâd ediyorum.

FETVÂ: Dînî-Hukûkî meselere, konunun uzmanı olanlarca üretilen çözüm yolları ve buna göre verilen cevap veya cevaplardır. Kişi, toplum ve zamanın gösterdiklerine göre değişkenlik arzedebilir.

MÜFTÎ: Fetvâ vermeye ehil olan yetkin şahsiyetlerdir.

Müftülük Makamı, insanlık tarihiyle başlar. Makamların evvelidir. Çünkü bu makamı tesis eden bizzat Yüce Allâh’(CC) tır. İlk Müftî de Hz. Âdem (AS)dır. Zamanın akışı içerisinde insanların ihtiyaçlarına cevap verecek, onları doğru bilgilendirecek olan müftîleri peyderpey göndermiştir. Açıkça anlaşıldığına göre insanlık aleminin ilk müftîleri peygamberân’ı zîşân aleyhimüsselâmdır. Öyle ki bu âli makamın mukimleri peygamberler olunca. Müftülük makamının, ulaşılması insan elinde olmayan bir makamı ekber olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Müftülük makamı gibi bir makamı uzmâ’nın temsilcisi olan peygamberler cemâatlerinin / ümmetlerinin de iki cihanda saâdete ermelerine vesîle olmuşlardır.

En büyük müftî ise; kendisiyle dînin kemâle erdirildiği ve bizzât Allâh (CC) tarafından “Âlemlere Rahmet” olarak nitelendirilen Ahmed’ü, Mahmûd’u, Muhammed-Mustafâ (ASM) dır.

Tarih’te İslâm Devletleri muhtelif isimler altında müftülük makamları ihdâs etmişlerdir. İlk akla gelen ise Osmanlılardaki “Meşîhât/Şeyhü’l İslâmlık” makamıdır.

Cumhuriyet dönemine geçişle beraber “Diyânet İşleri Başkanlığı” kurulmuştur. (3 Mart 1924)

Günümüzde müftülük denilince hemen akla il ve ilçe müftülükleri gelmektedir. Buna sebep olarak, halkın doğrudan başvurabileceği makamlar olması gösterilebilir. Çünkü vatandaş dînî ihtiyaçlarını giderebilmek için ilk elden müftülüklere uğramaktadır. Varsa sorularına fetvalara alabilmekte, ibadetlerinin doğru bir şeklde edâ edilebilmesi için görevli istemekte, Kur’an Kursları açabilmek için… hep müftülüklere başvurulmaktadır.

Diyânet İşleri Başkanlığı, dînî meselelere fetva verme ve ictihâd üretmede en yetkin kurumdur. Kurulduğu zamandan bu yana hiçbir zaman istikametten şaşmamıştır. Tabiî ki bunda her birinin yeri doldurulamayacak derede saygıdeğer ilim ve fikir adamlarımızın, güzîde müftülerimiz ve hocalarımızın katkısı ve etkisi vardır. Bu eşsiz kurum, bütün yıpratma çabalarına rağmen büyüyerek ve gelişerek günümüze ulaşmıştır. Etkinliği artarak yoluna devam edeceğinden şüphemiz yoktur.

Diyanet İşleri Başkanlığı; zaman içerisinde hizmet kalitesini ve hızını artırmak gayesiyle kendi bünyesinde muhtelif birimler ve kurullar oluşturmuştur. Bu kurulların en önemlisi hiç şüphesiz ki “Dîn İşleri Yüksek Kurulu” dur.

Din İşleri Yüksek Kurulundaki Saygın Bilim Adamı Müftîler, yoğun bir mesâî ile gece gündüz demeden halkın problemlerine çözüm üretmektedirler. Verilen fetvalar hem güvenilir, hem de ihtiyaca cevap verir mahiyettedir. Zira günümüzde önüne gelen sorumluluğuna bakmadan fetva vermekte ve milleti yanlış yönlendirebilmektedir. Vatandaşın her şeye rağmen bir de diyanete soralım demesi, fazla söze hacet bırakmıyor.

Başkanlık bünyesinde hizmet veren il ve ilçe müftilerimiz de öyle sıradan okumuş insanlar değillerdir. Her bir müftümüz İlâhiyât Fakültesinden sonra en az 30 aylık zor bir ihtisâs eğitiminden sonra veya Akademik alanda en az Doktora seviyesinde çalışmalar yaptıktan sonra bu ulvî makamda müftülük hizmetine başlamaktadırlar.

81 il ve 900’ü aşkın ilçede hizmet vermeye çalışan müftîlerimiz de olağan üstü bir gayretle âdetâ diyâneti vatandaşa yaklaştırmaktadırlar. İl Müftülüklerinde kurulan fetva hatları, hac ve umre hizmetleri, câmiî ve Kur’ân Kursu hizmetlerinin takibi, zengin-fakir arasında köprü olma, ezansız yer bırakmama…Hepsinden önemlisi ise Anayasal bir görevle resmiyet kazanan; halkı dînî konularda doğru bilgilendirme konusunda müftîlerimiz en güzel hizmeti îfâ etmektedirler. Eğer böyle olmasaydı, önüne gelen her fırka câmii ve mescitlere kendi imamını atamaya kalkacak ve ibâdethâneler fesat yuvasına döneceklerdi. Bu sebeple ibâdetlerde huzurun teminâtı olan DİB. ve müftülerimizin hizmetleri her türlü takdirin üzerindedir.

 Bir fikir vermesi açısından şunları söyleyebiliriz. 2014 Yılı verilerine göre Din İşleri Yüksek Kurulunda oluşturulan ALO 190 fetva hattına 450 bin soru sorulmuş ve cevaplanmıştır. Bu sorular e-mail ya da  bireysel olarak gerçekleşmiştir. Müftülüklerimize sorulan fetvaları da toparlayacak olursak milyonu aştığını rahatlıkla tahmin edebiliriz.

Bu kısa tespitlerimiz de müftülük makamının ne kadar vaz geçilmez olduğunu göstermeye yetip artıyor bile. Zira müftülük makamı, makamların en yücesi, en âlâsı olan makam-ı uzmâ’dır. Makam-ı Enbiyâ’yı temsil ettiği için de makam-ı ekberdir vesselâm.

Ne mutlu hakkını verebilen müftîlerimize.

Yorum Yazın