Cami, Cemaat ve din görevlileri…
Yeryüzünde ibadet etme ve bu ibadeti yerine getirmek için mabet inşa etmek ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem ile başlayıp son peygamber Hz. Muhammed’in mescit ve camii inşası ile bu güne kadar devam ede gelmiştir.
Hz. Peygamberin temelini attığı ibadetgâhlar olan mescitler ve camiler tarihin her döneminde irşat ve tebliğ merkezi, Allah’ın manevi evi ve Kâbe’nin birer şubeleri olmuştur. Camilerimiz ve Mescitlerimiz aynı zaman da dindarlık bilincinin oluşumu, müminlerin istikamet kazanmalarını, birbirleriyle kaynaşmalarını ve bütünleşmelerini sağlayan en önemli etkendir.
Camiler, tarih boyunca zengin-fakir, köylü-şehirli, amir-memur, resmi-sivil, yaşlı-genç, siyah-beyaz, yerli-yabancı herkesi bünyesinde toplayan ve bir beldenin İslam ülkesi olmasının mührü ve tapu senetleri olmuştur.
Bunun yanında, camiler ve mescitler birlikte kılınan namazlarla, dinlenen vaaz ve hutbelerle, alınan Kur’an eğitimi ile birer yaygın eğitim müessesesi görevi görmektedir.
Bu ibadet mekânlarımız, dargınların barıştığı, kardeşlik bağlarının kuvvetlendiği, vatan sevgisinin yeşerdiği, manevî şifa evlerimizdir. Camiiler ve mescitler, yalnız namaz kılma mekânı değil, aynı zamanda bir ilim ve kültür merkezidir.
Bütün bu güzelliklerine binaen sevgili peygamberimiz: “Bir kimse, Allah’ın rızasını gözeterek bir mescit inşa ederse, Allah da ona cennette bir köşk hazırlar” (Buhârî, “Salât”, 65.) buyurmaktadır.
Yüce Mevla da Kur'an-ı Kerim'de: "Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder." (Tevbe, 9/18.) buyurarak cami ve mescidleri ancak mü'minlerin imar edeceğini ve imar etmesi gerektiğini haber vermektedir.
Bu bağlamda, naslar camii ve mescit inşa etmemizi emretmektedir. Bu imar ve inşa da maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yani fiziki imar ve inşa manevi imar ve inşa. Buna göre cami ve mescid inşa etmek ne kadar önemliyse, inşa edilen bu ibadet mekanlarını cemaat anlamında boş bırakmamak, manen ihya ve inşa etmek de bir o kadar önemlidir.
İbadet mekanları olan camileri ve mescidleri yaşatmanın en güzel yolu, bu mekânları cemaatsiz bırakmamaktır. Sevgili Peygamberimiz, müminleri daima cemaat olmaya teşvik etmiş, hatta mazeretsiz olarak cemaate gelmeyenleri kınamıştır. (Buhârî, "Ezân", 29.) Cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan 27 derece faziletli olduğunu ifade etmiş, (Buhârî, "Ezân", 30.) evinde abdest alarak Allah’ın farz kıldığı namazlardan birini eda etmek için mescide giden kimsenin attığı her adımın, günahlarının silinmesine ve derecesinin yükselmesine vesile olacağını haber vermiştir.(Müslim, "Mesâcid", 282.)
Cami veya mescide gelen mü'min de bir ibadet için ibadetgaha geldiğinin idrakinde ve vakarında olmalıdır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Yüce Mevla mealen şöyle buyurmaktadır: "Ey ademoğulları! Her mescide gittiğinizde güzel elbiselerinizi giyinerek gidin." (A'râf, 7/31) çoraplarından diş temizliğine kadar kılık-kıyafet ve beden temizliğine dikkat etmelidir. Bu hususlarda namaz kılmaya gelenlere kötü örnek olmamalıdır. Bir Müslüman olarak kişilerin ibadetten ve ibadet mekanlarından soğumasına sebep olmamalıdır. Bilakis Müslüman hayatın her alanında herkese örnek olmalı İslam'ı ve Müslümanlığı sevdirmelidir.
Camilerin ve mescitlerin fonksiyonel olabilmesi için buralarda görev yapan İmam Hatipler, Müezzinler bilgili, becerikli, hoşgörülü, paylaşımcı, sosyal ve kültürel aktivitelerde yer alan ve çevresine örnek olabilen kişiler olmalıdır.
Bu bağlamda toplumun rehberi olan, İslam’ı temsil eden ve anlatan din adamlarına toplumun inşası, huzur ve mutluluğu için çok görevler düşmektedir. Çünkü camii görevlileritoplumun kanaat önderleridir. Onun için her yerde etkileri ve sözleri olmalıdır.
Camiler ve Din Görevlileri Haftasının bütün din görevlileri ve gönüllerine hayırlara vesile olması duası ve temennisi ile…
Yorum Yazın